30 Kasım 2017 Perşembe

Jul`e dogru guzel bir baslangic...

Sonunda bu yaziyi yazmayi basardigim icin kendimi tebrik ediyorum.
Uzun sure dusunup,yazip silip sonra yine yazip sildikten sonra sonunda bu yazimi da bloguma ekleyebilecegim=))
Ekimde arkadaslarimla Haloween`i kutlarken ortaya cikan sahnelere hala guluyorum acikcasi.Kucuklugumden beri Amerikan cizgi filimleri ve Disney`le buyumus ben de her ulkesinde Haloween kulanmayan cocuk gibi hep icimde bir Haloween hevesiyle buyumustum.Valla ne yalan soyleyeyim az heves de etmemistim bu ilginc gelenege.Arkadaslarim asil Haloween adi verilen hani o hep fili mlerde gordugumuz perili ev vs bunlarin Amerikan gelenegi oldugunu ama Noervec`tede kutlandigini soylediler.Bir parti planladik,arkadas grubumuzla birimizin evinde bulusulacak,evde cupcake falan pisirilip cips esliginde film gecesi yapilacakti.Hepimiz kostumlerimizide giyecektik,Bunun ustune ben bir hafta sonu kendimi buyuk bir alisveris merkezine attim ve haloween kostumu icin fikir ve malzeme avina basladim.Bir cok magaza vitrinini dolastiktan sonra bir iskelet suratta karar kildim ve boyalari satin aldim.Evde kendi suratimi boyama cabalarimi hatirliyorum da banyodan cikinca Astrid beni gormustu,kiz baya sasirmisti hani banyodan bu tur bir tipin cikacagini beklemiyordu=)
Arkadaslarim da oldukca hos kostumler yapmisti biri Powepuff Girlsdeki Bubble olmustu biri bir venedik guzeli(gercek bir venedik maskesiyle)digeri de bir iblis olmustu.O gunden sonra baska bir yerde daha haloweeni kutladik bu sefer host annem bana bir orta cag leydisi elbisesi bulmustu.Bana elbiseyi uzatip kostum partisi icin diyince cok duygulanmistim ve bende bir vampir olmaya karar verdim,host ailemi gercekten cok seviyorum.Muhabbet ,sakalar ve birbirimizle paylastigimiz anilarimizla gercektende onlarin ailesinin bir parcasi gibi hissediyorum.Haloweenlerden sonra Kasim geldi(dogum gunum yani)

 burasi Stavanger ve gece fotografi da dogumgunu aksamindan
Oldukca sasirmistim cunku beden dersi icin soyunma odasinda hazirlanip kapilarin acilmasini beklerken tum siniftaki kizlar dogum gunumu kutladi,Norvecte yeni tanistigin ve cok iyi bilmedigin insanlarla genelde pek icli disli olunmaz ama hepsi dogum gunumu hatirlayip kutlayinca gercekten cok duygulanmistim(turkiyeden gelen dogum gunu mesajlarini gorunce arkadaslarimi ozleyerek biraz depresif bir hale girmistim)yaptiklari gercekten beni cok mutlu etti.Host ailemle o gece yemegi cok uxun zamandir Stavanger da olan ve oldukca iyi pizza yapan bir yerde yedik.ArkadasimDavid de bize katildi.Okulda oldugumuz sinavlar gectikten sonra Marina(arkadasim) beni kendisinin atlara baktigi ve onlara bindigi bir ciftlige davet etti.Istersen gel bir gun benimle hem kuzular da var hem benim atimi da gorursun dedi.Acikcasi onun atini gormeyi cok istiyordum cunku bence atlar inanilmaz hayvanlar.Hani bir kediyi,tavsani ne biliyim kopegi,kusu sevimli diye seversin ama bence atlar dunyada en asil en ozgur gorunumlu canlilar.Eee iyi guzel de ben atlari sevmeme ragmen onlardan korkuyordumda cunku izledim bazi filmlerde at adami tepiyor,adam firliyor cifte gozune geliyor burnuna geliyor falan,beni iyi bir atlarin bacakalrindan ve tepme mesafesinin icinde olmaktan korkutmustu.Ama yinede ciftlige gittim ilk gittigimde atlara karsi cekingenligim ve banma dogru arkalarini donseler hemen kacisim yuzunden birazcik zor zaman yasadim ama arkadasim bana korkmamam gerektigini bizi sevdiklerini ve hic bir sey yapmadiklarini gosterdi(kiz ayy canimm benim diye atin bacakalrina sarildi be=()
bende tamam tamam az daha yaklasiyim az daha yaklasiyim diye diye bir sure sonra kendimin arkadasimin atinin dibinde ati yikarken buldum.
cidden ama devasal bir atti.Burda onun cinsine sogukkan diyorlarmis.Yarislarda kullanilmak icin dogurtulmus.Kocamaaan tank gibi bir yaris ati yani.Ama cook da sekerdi.Onu guzelcene yikadik,fircaladik hatta Marina elime ipi tutusturdu hadi onu yuruyuse cikaralim istersen sen tut onu dedi.Evet onu yuruyuse cikardik ve yularini ben tuttum.Ama onun baska planlari varmis ben onu cekip duz yurumeye ikna etmeye calsitikca o yolun kenarindaki cimleri daha ilginc bulmus olmaliki ben cekiyim o yana donuyum dedikce etrafimizdaa daireler cizmeye basladik.Ne yalan soyliyeyim cok komikti=))Ve Marina bana eger istersem bana at surmeyi de ogretebilecegini dedi:Hep diyorum ama bir daha demeliyim ben arkadaslarimi cok seviyorum=))
Bir gun Fredie`nin ailesi yani benim Host buyuk annem ve babam ziyarete geldi ve Kristin bize ozel bir Norvec yemegi yapti.Hani su "Traditional"derlerya haa iste oyle bir ye yemekti.Sabak erken saatlerde firina attigi eti ogleden sonra firindan cikardi.cook uzun sure cook kisik ateste pisen et baya iyi bir lezzete sahipti.Simdiii asil konuya gelelim sonucta JUl`e yani Noele cok az kaldi.Yarin dan ihtibaren host kardeslerim bir cikolata takvimi yapmaya baslayacaklar,her gun Jule kadar bir bolme acip takvimde o bolmenijn cikolatasini yiyecekler.Veee yavas yavas artikinsanlar Jul icin hazirlanmaya basladilar.Mesela artiik sokaklara noel isiklari takmaya basladilar ve ee tabi bizde zencefilli kurabiyeler yapmaya baslayacagiz.Bu cumartesi host annemin dedigine gore bir zencefilli kurabiye evi yapabilirmisiz. Eee oldukca hos yani,nasil desem daha Jul u gormedim ama daha simdiden cok harika ve Nor vecliler icin cok ozel oldugunu hissediyorum.Haa bu arada Beafen(evimizin kopegi) ile aramizi duzelttik, artik o benim ayakkabilarima operasyon duzenlemiyor,bende ona daha cok peynir veriyorum.Biraz rusvet uzerine yuruyor iliskilerimiz gibi ama ben ne yapayim burda benim ayakkabilarimin istikbali soz konusu yavv.


Kongeparken `da Jul kutlamalari
Dil konusundada her gun daha cok sey ogreniyorum ve bazen arkadaslarimlada Norvecce konusmaya calisiyorum.Evde daha cok norvecce agirlikli konusuyorum ama bazen bu isten bunaliyorum amaan bosverin Ingilizce akalim yaaav diyorum ama Norvecce konusmaya da cidden ozen gosteriyorum.Okulda  bir muhhabet oldugunda genelde bana ingilizce anlatiyorlar ama aralarinda Norvecce konusunca anlayamamaktan yada yarisini anlayip ana fikri kacirmaktan cok rahatsiz oluyorum bun yuzden elimden geldigince hizli Norvecce ogrenmem gerektigine karar verdim.Hentball anteramanlarim iyi gidiyor( yanlis anlamayin iyi oy nuyorum demiyorum sadece olmuyorum ve hareket halindeyim diyorum)Bol bol parmak derilerimi kaybettikten ve ben nerden bulastim nu hentball isine diye dusunup,kaybettigim parmak derilerim icin 1 dakikalik dusunce ve ozlemle anmadan sonra"heyy topu atsana "diyebilmem bence herseyi daha pozitif yapiyor ve ne olursa olsun yola devam fikrini pekistiyor.Ahh bunu nyazmassan olmaz gecen hafta sonu Kristinin (host annem) kiz kardesi ve annesi bizi ziyarete geldi.host akrabalarimi gormek hostu.Hafta sonu Jul geldigi icin acilan Kongepark adi verilen bir buyuuk Lunapark gibi yere gittik acikcasi cok hostu.Br arkadasimda bana eslik etti ve birlikte iki sisme simit ile bir rampadan assagi kayip,Carpisan arabalarda  bana ehliyet verilmemesi gerektigini kanitlayip;bizi bir odada cok hizli dondurerek merkez kac etkisiyle duvarlara yapistiran ve tavana dogru surukleyen bir alette eglenceli zaman gecirdik.
Not:O son odaya yemek yedikten hemen sonra girme fikri benim olabilir tamam kabul ediyorum.Ama beni destekleyen de oydu simdi yani insanlari kusacak hale getirme ve buna bayaa gulme sucunu yapan bana yardim etmekten onu da suclu buluyorum yani.Hih!!!
Kisacasi oldukca ilginc ve bana yeni hobiler yeni dusunce tarzlari katan bir Kasim gecirdim ve bakalim neler neler olacak daha diye dusunuyorum. Bazen ailemi ve arkadaslarimi ozluyorum ama galiba bu duruma alistim.Ozlem arttigi zamanlarda bile bu durumu kabullendigim icin artik nasil basa cikmam gerektigini biliyorum.  CEVAP: Norvec cikolatasi her derde deva =))))

26 Ekim 2017 Perşembe

ikinci ayi geride biraktim.

Uzun bir suredir yazamamistim.Kendime surekli yazicam,yazicam, bak su gun bitsin yazicam diye diye bir de baktimki coktan 2.ayi bitirmisim.Zaman bazen hizli bazen yavas, genelde eglenceli ve iyiki boyle bir sey yaptim,hayatimda kendime verebilecegim en iyi sansi ve hediyeyi verdim diye dusunuyorum ama nadiren de olsa homesick denen olay oluyor ve kendimi ahh suan yanimda olsalar da sarilsam derken buluyorum. Bu yazmadigim 1 ayda cok sey yasandi. zaten hic bir hafta sonu evde oturmuyorum surekli bir gezme,seyahat programim oluyor. Ama hatirladigim kadarini yazacagim. arkadaslarimla rolar coaster park`ina gittim,oldukca hostu. Parki haloween geliyor diye bir cadilar bayrami havasina sokmuslardi.Siritan balkabakalri,her yeri kaplayan yapay orumcek aglari,mumlar,ve eski duran canavar heykelleriyle bende iyicene bir haloween havasina girmistim.Host ailemle hyttemize gittik ve host exchange kuzenim(ben ona oyle sesleniyorum cunku host annelerimiz kiz kardesler) bize katildi. Birlikte balik tutma cabalarimiz sonucu o bu isin cok rahatlatici olduguna ben ise bu is icin yeterince sabirli olmadigima kanaat getirdik.oltadan umudu kesince denize biraz ekmek attim,hani olur ya baliklardan biri yolunu sasirir da "aaaa yazik ya su kiza, bari azicik oynuyayim hani oltaya gelicek gibi yapiyimda hevesi kursaginda kalmasin" der umuduyla attim ama yok baliklar beni ben baliklari sevmiyorum.Ama ertesi gun yine baliga gittimizde ben tam umudu yitirmis bu isin yetenek isi olduguna karar vermisken iri bir tanesi oltama takildi.Ve boylece hayatimdaki ilk baligimida Norvec`te tutmus oldum.Toplam iki balik yakaladim,babma fotografini atinca bana uskumru tuttugumu soyledi.
Hyttemizi cok seviyorum,kucuk sicak ve rahatlatici.O gun orada benim host buyukbabamla tanistim.Cok sevimli biri bana gencligini,calistigi fabrikasini,ve kurtarma takimindaykenki anilarini anlatti.Dagda cinli birinden yardim cagrisi almislar,kurtarmaya gitmisler.1 Cin`li icin gitmis ama 10 Cin`li ile donmusler.
Gecen haftada Bergen`e arkadasimizin dogum gununu kutlamak ve hiking yapmak icin gittik.Bergen cok guzel bir sehir,Istanbul gibi 7 tepeye kurulmus.Tepelerden birine tirmandik "Fløyen". oldukca guzel bir yerdi.Tum Bergen manzarasini tepeden kus bakisi gormek oldukca nefes kesiciydi.Tabii nefes kesiciydi caniim.O tepeyi sirtimda cantam ve elimde uyku tulumumla cikinca elbette o gunu "nefes kesici" olarak anlatmam icab ediyor :))
Host kardeslerimle aramiz oldukca iyi,beni ablalari gibi goruyorlar,hatta kulturlerinde olmamasina ragmen bana bazen sariliyorlar.
Simdi boyle yaziyorum ama sanmayinki bir peri masalinin kayip prensesi gibi oradan oraya tasasizca geziniyorum.Bir kere Turkiye`den bir arkadasim bana oh hayat sana guzel demisti.
Hehehe insanlar herseyin kaymak bal tarafini gormeyi geriye kalan kisimlari amaaan nolcak caniim halledersin demeyi cok seviyorlar.Ama yok oyle valla peri masali da yok trol de yok.Hani bazen havaya aldanip az iki dakika disari cikicam yagmurluga ne gerek var,yani 10 dakikaya da bu gunes gider yagmur bulutu gelemezki diye dusunuyorum.Eee sonra? Sonra havanin 3 dakikada degisebilecegini,gunesin sanki mal kacirir gibi kacisina ve bulutlarin fikirlerini 2 dakikada guzel guzel beyaz beyaz durmaktan,"su kizi bir islatalim yav ne zamandir tufan da olmamisti ozlemistir insan oglu" ya cevirmelerine tanik oluyorum.Eee tabi islak coraplar titreyen bacaklar ve hey hastalanacaksin diye yavas yavas oksurmeye calisan cigerlerde cabasi. Ama yok efendim Norveci Norvecli gibi yasamak istiyorum ben,dolayisiyla yagmur bana viz geliir.
Turkiyedeyken bir yesil savunucusu,bir doga asigiydim,nerede azicik yesillik gorsem allah temiz hava diye oraya kostururdum.Norvecte yesillikten ve nerede oldugu henuz anlasilamamis trollerden bolu olmadigi icin,kisaca icim disim yesillik oldu beeeaaa!!!
Artik yesil gormek istemiyorum,yok valla istemiyorum,sakin bana ayy ne guzel doganin icindesin nesine sikayet ediyorsun demeyin valla elim ayagim titriyor.Ormanlari yakip otel dikesim var o derece yani.Avrupa Avrupa, ne kadar ozenirdim onlarin yasamina, hayat tarzlarina,ne biliyim ettikleri kahvalti bile bi daha modern gelirdi bana ama guluyorum eski halime.Herhalde suan bir zaman makinasi olsa gecmise gitsem kendime diyecegim sey su olurdu"otur yemegini bitir,hatta dur sen yeme bana ver 2 aydir turk mutfagi hasreti cekiyorum beaa"Ama ne yazikki ne oyle bir makinem var ne de bana sifa niyetine diyerek ben hasta olmayayim diye buldugu tum sebzeleri pisiren bir annem yanimda.Gecen hafta galiba turkiyeden koli geldi.Annem kar montumu ve botlarimi yollamis,eee tabi kolide turk kahvesi ve turk lokumuda vardi.Ben hic hayatimda bir  mont gordugume bu kadar sevinmemistim acikcasi.Turkiyede kendimi soguk seviyor saniyordum , ama buraya geldikten sonra sunu anladimki ben sogugu degil serini seviyormusum.Ama yinede cok sansli hissediyorum cunku ben bazen nispeten daha sicak(sicak falan degil) bir havayla karsilasabiliyorken bazi exchange arkadaslarim buzullara tirmanistan fotograf atiyorlardi.
Okulumda sinavlar basladi.ben daha su koca gunu nasil oluyor da bitiriyorumu dusunurken haftalarin yaris varmiscasina birbirini kovalamasi ve aslinda anaa 2 ay bitmis yav demek...
sabahlari zifiri karanliga uyanmak ve havanin 8:30 a kadar aydinlanmamasi...
Buraya alismaya calismak,tam aha tamam buranin parcasiyim gibi hissederken bir homesick dalgasiyla herseyin paramparca olmasi.Bazen buradaki kardeslerimle minecraft oynarken aklima Turkiyedeki kardesimin gelmesi ama onunla bu oyunu 8 ay daha oynayamayacagimi bilmek,alisik oldugum espirileri,mizahi kullanamamak,ne kadar onlari cok sevsemde ve birlikte bircok sey yapsak,surekli gulsek ve eglensekte Turkiyedeki arkadaslarimin yeri hep ayri.
Ama guclu olmam gerektigini biliyorum,Host annem bana bu yil senin yilin ve zamanini iyi gecir diyor. Deniyorum ve bu yilin cok guzel olacagina dair inancimda tam.Tabii once ayakabimi Beafenden kurtarmam (ciddiyim bu kopegin ayakkabilara karsi zaafi var)gerek,

20 Eylül 2017 Çarşamba

Yeni bir hayat yeni farkındalıklar

Şöyle bir hesapladım buraya geleli 34 gün olmuş.
ve bazen düşünüyorum buraya geleli bu 34 günde ne değişti diye.
şunu görüyorum kendimde burası bende bir değişim bir farkındalık ve aynı zamanda da uzun zamandır düşünmek istemediğim,belkide düşünmekten korktuğum,kabul etmek istemediğim ama gerçeklik denen şey olduğunun farkına vardığım birşeyleri uyandırdı...
Kendime karşı dürüst olacağım. Türkiye'de 17 yılımı geçirdim. Oldukça iyi bir ailem iyi bir hayatım,eğelenceli arkadaşlarım vardı.Her yaz tatile gidebiliyor ve alemin bana yol göstermesini ve hatta bazen sadece bana sunulanı yapmayı, sunulanı yaşamayı tercih ediyordum hep.
günlük gazetede köşe yazarlarını çok takip etmiyor,ülkemin politik gündemi hakkında sohbet ortamlarında duyduğumla yetiniyor, açıkçası kötü olan bir şeyler görmek istemiyor,ülkemin sorunlarını görmezden geliyor ve kendi küçük istediğim gibi olan hayatımda mutlu mesut yaşıyordum.Bir çok alışkanlığım değişti.Köşe yazarlarını okuyor,politikayı takip ediyor ve medeniyetlerin tarihlerine inanılmaz bir ilgi duyuyorum artık.
Ee iyi güzel dedim de ne oldu diye düşününce de cevabın aslında başından beri orada olduğunu görmek ve bunu anlamak gerçekten inanılmaz bir şey.
Lise yaz tatilimde 2 kere yurt dışına çıkma imkanım olmuştu. Bu iki çıkışımda da Avrupaya,insanların sosyal yaşamlarına ve hayatın ne kadar da düzenli ve modern işleyişine her iki seferde de hayran kalmıştım.Ama şuan bunu daha şimdiden söyleye bilirim ki turist olarak gitmek ve orada bizzat yaşamak arasında Ağrı dağı kadar fark varmış.
Burada kaldığım sadece 34 gün bir turist için uzun ama bir Norveçli için oldukça kısa sürede buranın bazı özelliklerini ve insanların hayat tarzını tanıma fırsatı buldum.
Kısaca lafı uzatmadan diyeyim.İnsanların alışık olduğu ve benim ne yazıkki kendi memleketim için keşke sözcüğünü kullanarak dile getirebileceğim sosyal, eğitimsel ve ekonomik farklar sayamayacağım kadar da görgü kuralı ve saygı üstünlüğü var.Ve çok üzücü ama dürüst olursam farklar kısa bir sürede kapanacak gibi de değil.
Peki oturdum düşündüm. Ayça ne bu fark yahu dedim.Neticede onlar da insan onlarda acıkıyor onlarda yoruluyor.Ve bütün bunların aslında tek ama en büyük etkeni fark ettim.
Eğitim. Eğitim denince akla hemen okullar geliyor ama hayır eğitimden katım sosyal çevreden,aileden ve nihayetinde okuldan kazanılan eğitim.
Burda bazen okullarda arkadaşlarım eldiven giyip sıralarını,koridorlarını,toplu kullanım alanlarını temizliyolar.
Bunu Türkiye'de yapsan gülerler adama!
Burada host kardeşlerm var,ara ara ödevlerine yardım ediyorum.Yardım ederken de ne işlediklerini görüyorum.Ben mi o yaşta ağır bir eğitim alıyordum yoksa onlar mı çok daha hafif bir eğitim dönemi içindeler bilemedim.
Ama kısaca o yaştaki çocuk bizim memeketteki gibi daha oyun çağındayken zorlanmıyor.Ben benim öğretmenimin biz 9 yaşındayken sürekli bize ''ekmek aslanın ağzında'' dediğini hatırlarım oysaki.
Al sana fark!
Burada mesela tüm arabalar ne kadar aceleler olursa olsun yaya geçecek diye duruyorlar.
Türkiyede ki yayaya yol ver tabelaları geldi aklıma. Burada mı insanlar tüm kuralları bilerek doğuyor yoksa sadece vicdanen etik olan şeyleri mi yapmaları gerekiyor gibi hissediyorlar?
Bir çok fark, bir çok özgürlük.
2 hafta önceydi galiba Norveçte halk oylaması yapıldı.
Bizim lisede de bir sürü partiler ile ilgili stand açıldı,münazaralar yapıldı.
Devlet okulunda okuyorum yanlış anlaşılamasın. Ama nasılsa türkiyedeki özel okullar gibi.Anlatsam herhalde sabaha kadar yazmam gerekir.Ama en basitiden diyeyim, kimya dersinde okulun bize verdiği laboratuvar önlüğü ve gözlüğü kullanıyoruz.Her dört kişiye bir deney düzeneği düşüyor.Gupç çalışmak isteyenler için her katta bulunan oldukça geniş grup odaları da işin cabası galiba.
Neyse halk oylaması diyordum. Bizim okulda da bir seçme yapıldı.Bayaa bayaa gidip oy kullanık yani.Devlet gençlerin de ne düşündüğünü öğrenmek istemiş.
Dayanamadım bir arkadaşa sordum eğer devlet ve okulun fikri farklı olursa ne olur?
Bana bi saniye baktı 'hiç bir şey' dedi.
Hiçbir şey.
bu türkiyede olsa ve okulun hele hele devlet okulunun fikri farklı çıksa...Olacakları düşünmek istemiyorum.Zaten düşünmeme gerek de yok çünkü bizim devlet öğrencinin fikrini soracakdaaa....
Bide bize bir internet sitesinden nasıl bir parti istediğimizi,bir parti seçerken önceliğimizin ne olduğnu,ne sıklıkla politika hakkında konuştuğumuzu,ülke hakkında burada petrol çıkarılsınmı yada göçmenlerle ilgili ne yapılmalı gibi sorular doldurduk. Heyt be dedim  içimden.
Gerçekten ama gerçekten bir öğrenci olarak bir bayan olarak değerli hissettim burada.
kadın iş makinası şöforleri gördüğmü söylesemburada her halde bana inanmaz türkiyedeki arkadaşlarım.
Hep gençler özgürlük derler.Onlara sorunca da işte anne baba olmadan falan hayatı yaşamak falan böyle bir sürü bağımsızlık,kendi başının çaresine bakmak falan geliyor akla.
Ama ben burada bunu gördüm.Gerçek özgürlük bunlar değil. Gerçek özgürlük fikiren ve ruhen hür hissetme.Düşündüğünü söyleye bileceğini ve kimseni fikiri yüzünden seni yargılayamayacağını,senin de herkez kadar değerli olduğunu bilme bunu en küçük hücrende bile hissetmek...
İşte gerçek özgürlük bu.

14 Eylül 2017 Perşembe

İlk ay,İlk izlenimler,İlk uzun ayrılık...

Bu gün Norveç Exchange yılımın 29. günü. Neredeyse 1 ay geçtiğini bilmek çok ilginç bir duygu.
Diğer Exchange öğrencilerinin bloglarını biraz karıştırdıktan ve  hey neden bende bir tane yazmayayım ki  dedikten sonra ,işte böylece buradayız.
Buraya geldiğimde ilk günler zaman sanki hiç geçmeyecekmiş gibi geliyordu ama o ilk haftadan sonra galiba saatler ve günler birbirileriyle yarışıyor.
İlk ay hakkında yazmak istediğim çok şey var ama ne kadarını yazabilirim ve ne kadarını şuan hatırlarım bilmiyorum.İyisimi sadece yazmaya  başlamak.
Bir yıl boyunca uğraştığınız, tutkuyla düşlediğiniz ve sanki havaalanına gidip uçağa bininceye kadar gerçektende gideceğinize inanamadığınız,kelimelerle tarifi oldukça zor,yaşamadan anlayamazsın denilen türden bir yolculuk başlangıcıydı benim için.
Küçük yaştan beri hep böyle bir programa dahil olmak, yeni yerler görmek ve yeni insanlarla,kültürle tanışmayı çok istiyordum. Ama bu tecrübe bana 17 yaşımda liseyi bitirince nasip oldu.
uçağa binmek için ailemin yanından ayrıldığımda, hayatımda gördüğüm en güçlü insan dediğim bir kere bile gözünün sulandığını görmediğim annemin gözlerinin sulandığını görmek, benden küçük kız kardeşimin bana el sallaması ve üzüldüğünü görmeyeyim diye iyice annemin arkasına doğru saklanmaya çalışması... İşte gerçekten o an 1 yıl başka bir hayat yaşayacağımı ve bu yılın asla eski hayatıma benzemeyeceğini, istesemde benzeyemeyeceğini anladığım an oldu.
Uçağa bindiğimd eve havalandığımızda inanılmaz bir duygu hissediyor insan. Üniversite sınavı yılımda olmama rağmen,bu hayalim için sınavlara girmek, hayaller kurmak ve sonunda 1 yıldır istediğiniz şeyi başardığınızı bilmek. gerçekten paha biçilemez bir duyguydu.
Uçaktan indiğimizde bizi karşılayan AFS gönüllüleri bize yiyecek de getirmişlerdi. Norveç çikolatasını orda tatmıştım ve tek kelimeyle inanılmaz bir şey daha önce yediğiniz çikolataları kaldır at oluyorsunuz.
AFS kampı 3 gün  2 gece sürdü. Dünyanın her yerinden gelen bir sürü çocukla tanışmak ve  onlarla arkadaş olmak çok güzel. hepsi harika insanlar ve bir kaç gün sonra hepimiz Norveçin dört bir yanına dağılıcaktık.kampın ikinci günü olan talent Show harika bir şeydi.dünyanın her yerinden Exchange öğrencileri kendi kültürleriyle ilgili bazı  şeyler sergilediler.Japonyadan gelen öğrencilerin kimono ile yaptıkları dansı, Endonezyalıların dansı,Fransadan  gelenlerin şarkıları... hepsiyle harika ve çok eğlenceli bir akşam geçirdik.Türkiyeden gelenler olarak bizde İzmirin Dağları marşını söyledik bir arkadaşımızda zeybek oynadı.
Ayrılma vakti gelince havaalanına gittik benim uçağım benimle aynı bölgeye giden öğrencilerden sonraydı o yüzden uçağa tek seyahat etmiştim.
Host ailemle tanıştıktan bi iki gün sonra homesick durumu ile biraz uğraştım ama çok uzun sürmüyor bir kaç güne alıştım. Şuan bryne de bir liseye gidiyorum. Lise 2. sınf okuyorum.
Ve okul zamanları çok güzel geçiyor,okula ilk geldiğim gün ders kitaplarımı aldıktan sonra şöyle bir oturup '' anamm ben şimdi milletle hemen nasıl kaynaşıcam yav'' diye düşünürken bir grup kız yanıma geldi ve oturdu.Bana benim Exchange olduğmu bildiklerini , öyle otururkende yalnız göründüğmü söylediler. Hepsi çok tatlı çok kibar kızlar. Bazıları yazın türkiyeye tatil için Alanyaya geliyormuş. Bana çok yardımcı oldular her konuda. ilk gün Norveççe dersimiz vardı,öğretmende sıf ben insanları daha iyi tanıyım daha hızlı kaynaşalım diye herkezi bir çember halinde oturttu ve kendimi tanıtmamızı istedi bide en sevdiğimiz tatlıı da sordu tabii:))
işe bak ki sınıftaki herkes en çok çikolata seviyormuş. Burda arkadaşlarım çok iyi beni yabancılamıyorlar ve her zaman bana yardımcı oluyorlar. Derste hocanın sorduğu soruları bile benim için İngilizceye çeviriyorlar.Böyle bir okula, çok tatlı ve yardımcı öğretmenlere ve Türkiyede ki arkadaşlarımın özlemini bana yaşatmayacak arkadaşlarım olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum.Host ailemle aram oldukça iyi özellikle host kız kardeşlerim(3 tane ) onlara bayılıyorum. İkizler bana kolye yaptı, o kolyeyi hiç çıkarmıyorum.Evimizin çok şeker ama bir okadarda yyaramaz bir köpeği var adı da Türkçeye çevirirsek biftek:))
bulduğ her şeyi oyuncak sanıyor ve ara ara ben televizyon izlemek için otururken çorabımı çalmayı seviyor. İlk haftalar oldukça duygusaldım. Cuma günleri burda genelde pizza günü oluyor. Evde host annemle ilk kez pizza yaptığımızda ben bunu türkiyede annemle de yapardım diye gözümün sulandığı olmuştu mesela. Ama buraya gelirken kendime bir söz vermiştim asla mutsuz bile olsam çok ağlamayacağım diye. Çünkü buraya gelme ve bir yıl geçirme kararı benim kararımdı ve çok ağlamak kendi kararıma saygısızlık gibi geliyor. Kısaca özetlemem gerekirse bu ayı  farklılıklara şaşırdım,arkadaşlarımla bolca güldüm,nadiren ağladım,çokça keşfettim,değiştim,inek görsem adana kebapları düşledim,yeşillik ve doğa görmekten sinirim bozuldu,sandiviç denince bi kötü olmaya başladım artık,yağmurluğum ve botlarımla kanki olacak kadar fazla zaman geçirdim ve galiba artık buraya alıştım ve burayı cidden seviyorum.